Bu yazımıza konu olan banner’lara gelmeden önce konuşacağımız ufak tefek bazı şeyler var. Hazırsan başlıyoruz! 🙂

Billboard’lar, el afişleri, kartvizitler ve bunların hepsinin odağında yer edinip bizzat markayı yansıtan tabelalar…

Dijitalin hayatımızın vazgeçilmezi olmasıyla birlikte bakış açımız da değişti şüphesiz. Bir iş kurmadan önce dijital sistemlere yoğunlaşıyor, işimizin online’daki yapılabilinirliğini de sorguluyoruz. Elimizdeki ürünlerin dijitalde pazarlanabilirliği hakkında araştırmalar yapıyoruz. Bunu yapmayan işletmelerin de kurumsallığına ve imajına eleştirilerde bulunuyoruz. Zaman öyle bir zaman ki artık dükkan açarken sokaktan geçen kişi sayısından ziyade online’da yer alan markamızın prestiji açısından somut bir mekan sunabilmeyi hedef ediniyoruz. Dükkanımızın yapısı, büyüklüğü, kullanılabilirliği ve bu mekandaki hizmet edilebilirlik seviyesi de yine dijitaldeki varlığımıza göre değişebiliyor. Onca şey saydıktan sonra konumun özüne artık gelmek istiyorum.

Biz bu gerçeklere bu kadar önem veriyoruz fakat acaba dijitaldeki varlığımızı gerçek hayatla tam anlamıyla bağdaştırabiliyor muyuz? 🙂 İşte ana sorumuz bu!

Online Banner vs Offline Banner

Yazımın içinde yer verdiğim ve bu paragrafımın da özünü oluşturan “online banner vs offline banner” başlığım, gerçek hayattaki ve dijitaldeki marka yaklaşımını anlatıyor aslında biraz da. Dijitalde yer edinirken acaba var olan somut bir markayı yansıtmaya mı çalışıyoruz yoksa dijital bir markaya somutluk katacak bir mekan oluşturmanın mı hedefindeyiz? Veya bunları da kapsayacak bir biçimde dijitalde ve gerçek hayatta ortak paydada buluşan bir marka hayalimiz mi var?

Önce bunları bir kararlaştırmamız gerekiyor.

Her ne kadar dijital dünyanın farkına vardığımızı ifade etsem de ayakkabının yanında alınan bir parlatıcı sünger olmaktan ileri gidemiyor ne yazık ki birçok yerel markanın stratejisi… İş yapamayan ve satışlarını artırmak isteyen bir esnaf abimin “İnternetten satış yapıyorlarmış. Biz yapamaz mıyız?” sorusundan ileri gitmeli artık bazı şeyler. Bu sebeple artık dükkanımızdaki tabelalara isimden dolayı adresin bulunmasını kolaylaştıran bir belirteç gözüyle değil de bizi yansıtan bir markalama unsuru olarak bakmamız, bir başka deyişle “offline banner” olarak bizi yansıtan tüm unsurları kurgulamamız gerekiyor.

Adını Direkt Yazıp Geçtin de Ne Oldu?

Ahmet Kuaför, Mehmet’in Yeri, Ucuz Giyim, Bebek Tekstili gibi genel ifadeleri baz alalım. Tıpkı bu metinde yazdığım gibi belli fontlarla bu isimleri kurgulayıp gayet pratik şekilde bir tabela oluşturabiliriz. Bunu 1800-1900’lü yıllarda yapıp günümüzde vazgeçilmez olan markalar da var hatta. Şu an yadsınamaz başarılarıyla her marketing konusunda da genelde başroldeler, buna da evet… Ancak dijitalin ardından gösterdikleri gelişim ve bunun bir sonucu olan değişim de cümlelerimi teyit eder niteliktedir efendim. 🙂

Aşağıda yer alan Fiat markasının yıllara göre logo değişimine göz gezdirip, ardından ilk cümlemdeki konumuza tekrar dönelim dilerseniz. Unutmadan… Fiat logosu son 2 yıl içerisinde tekrar logo değiştirmiştir ve sondan başa doğru 4. logosuna kısmen benzer izlerle daha sade bir tasarım kullanmayı seçmiştir.

Gelelim ilk cümlemizdeki o öze… 🙂 Markamızı gerçek hayatta isimlendirirken dijitalden bağımsız yollar seçmek ve sadece yerel müşterileri hedeflemek; dijitalin fazlasıyla etkin olduğu günümüz için ciddi bir strateji hatasıdır. Geniş kitleleri hedefleyerek dijitalde bulunma arzusu göstermek ve bundan bağımsız bir reel strateji geliştirmek, uzun vadede karşılığı bulunmayan bir karmaşaya sürükleyebilir müşterileri.

Ufak bir örnek vermem gerekirse;

xxx giyim adındaki bir markanın sahibiyken enucuzgiyim web sitesinin de aynı zamanda sahibi olduğumuzu ve dijitaldeki satışlarımızı avantajlı olacağı düşüncesiyle bu sitemiz üzerinden yaptığımızı düşünelim. (Anadolu’da ne yazık ki birçok esnaf basit isimlerle ticari mekanlarını adlandırdığından dijitalde isim almakta zorlanıyorlar. Ve ilk seçtikleri yöntem bu oluyor…) Uzun vadede iki markayı birbiriyle bağdaştırmak ve ortak stratejiler benimsemek ne yazık ki zor olacaktır. Doğru olanın iki mecrayı da ortak paydada birleştirecek olan, dijitalin dinamiklerine de uygun yeni, marka bir isim olduğunu düşünenlerdenim. Bu ilk etapta zor gibi görünebilir ancak ticari sicilde resmi ad benimsenirken markalama stratejilerini bu şekilde kurgulamak sadece bir tabela ücretinden, bir nevi offline banner değiştirmekten ibaret kesinlikle 🙂

Yazımın sonuna gelirken bunun devamının da olacağını, aslında eklenen her yazının dijitaldeki yolculuğumuz adına ufak bir adım olduğunu da belirtmemde fayda var sanırım.

Ben Orhan Şengün! Bloğuma yazı eklemekten ve bilgi alışverişinde bulunmaktan fazlasıyla zevk alıyorum. Nice yazılara buluşmak üzere!